21 Eylül 2008 Pazar

Bir karabasan olayı

karabasan olayı

İlk ne zaman başladığını net olarak hatırlayamıyordu, ama bildiği birşey vardı; uzun süredir üstünden gitmeyen bir belayla baş etmesi gerekiyordu

Her akşam yatağına yatıp, uykuya daldığı zaman gördüğü kabusların ardından ya da, yalın bir şekilde üstüne çullanıyorlardı

Mücadele edebilmek gerçekten zordu

Ne ettiği dualar, ne de yaptığı meditasyonlar işe yaramıştı

Sürekli devam ediyordu karabasanlar

Kara bir gölge gibi üstüne çullanıp, onu nefessiz, hareketsiz bırakıyorlardı

Geceleri uyumak artık işkenceden farksızdı

Hatta bir ara gece uykularından vazgeçip, gündüzleri uyumaya çalışmış ama gerek çevre şartları, gerekse kendi alışkanlıkları buna engel olmuştu

Çocukluk, ergenlik dönemi, okul bitimi derken yıllar akıp geçti

Adeta şiddetli bir hortum gibi, tüm hayatını içine çekip, mahvediyordu Geriye yalnızca yıkıntıları bırakıyordu ve o yıkıntıların geri dönüşü yoktu artık

Ve askerlik hayatı da buna dahil oldu

Zaten bizim hikayemiz de buraya odaklı

Kahramanımız soğuk bir kasım gecesinde, koğuşun karanlığına uyandı sessizce

Kalbinde buz gibi bir korku

Neden bu denli korkmuştu ki?

Herhangi bir kabus hatırlayamıyordu

Sadece yoğun bir karabasandan çıkmıştı yine

Üşüdüğünü hissetti, aynı zamanda tuvalete gitmesi gerekiyordu

Ranzanın sol tarafından kalktı, kapıya doğru gitti, aydınlık koridora çıktı

Gözlerini pek açamıyordu, herhalde gece yarısı olmalıydı
Saatine baktı hiçbirşey gözükmüyordu Rakamlar, akrep, yelkovan hepsi de kaybolmuştu
Bu duruma aldırmadan, tuvaletlerin ve duşların bulunduğu bölüme ilerledi
Tepesindeki floresan giderken ona göz kırpıyordu
Tedirginliği hiç geçmemişti ve ilginç olan giderek artmasıydı

Tuvaletlerin olduğu tarafa girdi
Pisuvara çişini yaparken kendini çok garip hissetti Sanki birileri onu sürekli gözetliyordu!
Başını hafifçe arkaya doğru çevirdi kimsenin olmadığını gördü
İşini bitirip, hızlı adımlarla döndü ve karanlık koğuşa girdi
Yatağına tekrar uzandı ama huzursuzdu
Belki de üşüdüğü içindi tabii ya! yorganı yoktu!
Uzandı yerden aldı, almasına ama içindeki ses konuşmaya başlamasaydı daha iyi olacaktı!
''Hiç kendi kandırmaya çalışma, eksiklik yorganın değil, eksik olan şey koğuşta!
Her nasılsa bunun doğru olduğunu biliyordu
Çok geçmeden sorunun ne olduğunu buldu
Koğuş gereğinden fazla sessizdi
Küçük bir horultu ya da kesik kesik bir mırıldanma, hatta nefes alıp verme dahi yoktu
İyiden iyiye korkusu artmıştı
Etrafına bakındı, karanlıkta görebildiği kadarıyla, hiç kimse kımıldayıp, en küçük bir hareket yapmıyordu
Bir anda kendini, bir hastanenin morgunda hayal etti ölülerin içinde
Olamazdı böyle birşey! imkansızdı! gerşek üstüydü!
Cesaretini toplayıp, yatağından tekrar kalktı
Yatağın hafif gıcırtısı sessizliği böldü ama hepsi o kadar
Ah tabii, bir de kalbinin gümbürtüsünü duyuyordu
Yanında yatanları izledi, iteledi tepki yoktu
Ve buz gibiydiler
Karşı tarafa gitti, bütün arkadaşlarını tekerteker yokladı, fakat gece yarısı iştimasında bir tane bile sağ asker yoktu!
''Yemek zehirlenmesi'' dedi mantğı
''O zaman sen de ölürdün, aynı yemeği sen de yedin'' dedi içindeki diğer ses
''Saçma!'' dedi kendi kendine
Ama gerçek ortadaydı
Birden bazı fısıltılar duymaya başladı
İlk baştaçok düşük ama sonradan artmaya başlayan, uğursuz, ürkütücü ve anlamsız sözler
Bir yerde okumuştu, bu konuyla alakalı neydi o yazı?
''Ölüler aralarında konuşurlar'' dedi içindeki lanet ses
Öylece karanlıkta dona kalmış bir vaziyette giderek artan fısıltıları dinlerken, ani bir dehşetle irkildi
Ona dehşet veren şeyin ne olduğunu anlaması pek geç olmadı
Arkasında hızlı bir ışık gibi çakan birşey ve soğuk bir elin sırtına dokunması
O el üstüne yorganı örtüyordu
Koğuş nöbetçisiydi, ranzanın sol tarafından aldığı yorganı örtmekle meşguldü
Karanlıkta belli belirsiz gülümsüyordu ama insanın hoşuna gitmeyen bir gülümsemeydi
Etrafına bakındı ve herkesin mışıl mışıl uyuduğun gördü
Neyse ki bütün bunlar sadece rüyaydı
Öyle olduğuna tüm benliğiyle inanıp, uykuya daldı tekrar
Ertesi gün herşey güzeldi, ta ki bir önceki akşam nöbet tutan arkadışıyla tekrar karşılaşıncaya kadar
Arkadaşı, onu tuvalete giderken görmüştü hatta koğuştan çıktıktan sonra saatine baktığını bile söyledi
Artık rüyanın ne kadarına inanıp, ne kadarına inanmayacağını kestiremedi
Yalnızca bildiği birşey vardı
O da yorucu hayatının ona kattığı tecrübelerin sonucu, karabasanların artacağını artık biliyordu
Ve arttı da.

Hiç yorum yok: